Popüler Yayınlar

12 Aralık 2010 Pazar

İnsancıl Bir Ölüm

         Gerçekten bana biri şu kadar ömrün kaldı falan desin de hayatı hissedeyim istiyorum. Sanki kendimi bıraksam şimdi ayaklarıma yığılırım. Aldığı nefesin ciğerlerime dolmadan geri çıkıyormuş gibi. Hızlı hızlı nefes alıyorum nefes aldığımı hissetmek adına. Nefessiz kaldığım anlarda bunu yapıyorum ve işte o an diyorum ki hala ciğerlerime dolmuyor sizin havanız. Sizin gökyüzünüz. Sizin insanlığınız bana erişemiyor. Ben ki onu kısa kısa sadece yaşadığımı hissetmek için kullanıyorum. Kalan zamanlarda ise bir ölüyüm.Yaşamaktan çok çok daha zahmetli. Kendini bıraktığınız o leziz ve insancıl duygularınızdan ben tiksiniyorum. Ben kendimden ve insanlığımdan nefret ediyorum.                    İhtiyaçlarımdan ve yaşama zorunluluğumdan nefret ediyorum. Siz kendiniz dışında bir şeyler olmadan gerçekten yaşayabilseydiniz kimse kabuslarından korktuğundan söz etmezdi. O uykunuzdan sizleri sıçratan ve her gece gelebilirliği ile sizi tüm yolunmamış tüylerinizden bir bir çekip bayıltan uykunun içine gömen kızgın kabuslarınız
      Kendimi aynada daha net görmek istediğim için gözlük kullanmaya başladım. Gözlerim bile gördüklerimi puslu hale getiriyor artık. Bıraksam hiç görmeyecek ve silecek. Düşünsenize silinecek tüm gördüklerim. Nasıl silinebilir ki? Tüm o boktanlığıyla hayat içerisinde kırıntı bırakıyor. Dönüş yolları can kırıntılarıyla dolu ve ben onları görmeyecek kadar kör olursam size benzemez miyim? Sonra sadece kabuslarımda mı başlar o kötü olan her şey, aslında hayatın bir yansımasıyken...
 Belki de sadece hala hayalleri olan birine sarılmayı istemişti tüm hayalsizliğiyle. İşte anahtar cümle bu! Hayalsizliğimiz. Yaşamımızın boktanlığı. Mutsuzluğumuz. Kırıklarımız. Hepsi hepsi bu kadar göz önündeyken bunları elimizin tersiyle itip başkalarınınkine çöreklenme isteğimiz. Biz ki bunların hepsini ama hepsini hak eden bireyleriz. O hayal ediyorum diyen bile aslında sadece kendini kandırıyor bu hayatta. Herkes karstik şekillerdeki kayaklıkların birer kıyı olduğuna inanmış. Diyorum size yüzmeyi o kayalara tırmanırken bildiğinizi mi sandınız. Şimdi kayalar tuzlarını bırakacak ve yahu kaya bile eriyecek! Siz nasıl dayanabilirsiniz ki daha fazla yaşamaya!

Evet, hep böyleydi hep yadsıdık... Hep... hep.... Kimse kendindeki yetisizliği ve güçsüzlüğü ve o nefret ettiği her şeyin kendinde oluşunu kabul etmedi! İhtiyaçlarımız var, zaaflarımız var. Bir sürü anlam, açıklama getirmeye çalıştığımız dürtülerimiz var. Kabusuyla bile geçinemiyor ki insanlar, onlar kendileriyle geçinemiyorlar ki...
 Her şeye rağmen, insanlar nasıl çabalar harcıyorlar ya nasıl!
Hadi kabul ettin yaşamayı, ulan bas bas bağırıyorlar öleceksin bir gün diye, sen hala dur şunu da yapayım bunu da yapayım... Eriyip gidecek kayaları kıyı belleyip bir iki konaklayayım! Ölürken bile aklında şunu yapmamıştımlar olacak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder